Antikoksidiyal ilaçlara ve aşılara karşı gelişen antimikrobiyal direncin ve aşı reaksiyonlarının artmasıyla birlikte koksidiyozu kontrol altına almak için doğal çözümlere yönelim söz konusudur.
DVM MSc Seung Hwan Jeong, BIOMIN Singapur Bölge Kanatlı Teknik Müdürü
Özet
> Aşı ve antibiyotik kullanımı ile
koksidiyozu kontrol etme yöntemlerinin birkaç dezavantajı vardır.
> Tüketiciler ve hükümetler, kümes hayvanlarında antibiyotik kullanımının azaltılmasını giderek daha
fazla talep ediyor.
> Üç doğal ürün; fitojenik yem
katkı maddeleri, probiyotikler ve
sinbiyotikler antibiyotik kullanımı olmadan koksidiyozu kontrol edebilir.
Koksidiyoz kontrolünde geleneksel yaklaşımlar
Koksidiyozu kontrol etmeye yönelik geleneksel yaklaşım, broylerlerde antikoksidiyal ilaçların kullanılması veya damızlık etlik civcivlerin ve kafessiz yetiştirilen yumurtacıların aşılanması, uzun süredir Eimeria enfeksiyonuna karşı iyi düzeyde koruyucu etkinlik göstermiştir. Bununla birlikte, geleneksel yaklaşımların, antikoksidiyal ilaçların uzun süreli kullanımından dolayı direnç geliştirme ve zayıf aşılama uygulamasından kaynaklanan aşı reaksiyonu gibi dezavantajları vardır. Dahası, antibiyotik içermeyen tavuğa erişime yönelik artan tüketici talebi, geleneksel yöntemleri daha az etkili hale getiriyor, çünkü birçok hükümet iyonoforları ve antikoksidiyal ilaçları antibiyotik sınıfı içerisine alıyor.
Koksidiyozu kontrol etmek için alternatif çözümler
Geleneksel koksidiyoz kontrol programlarının beraberinde getirdiği sınırlamalar göz önüne alındığında, geleneksel programları değiştirmek veya güçlendirmek için alternatif çözümler aranmaktadır.
Eimeria türleri kanatlının bağırsak yolunda çoğaldığından ve belirli yaşam döngüsü aşamalarında doku hasarına neden olduğundan, Eimeria’nın yaşam döngüsünü engelleyen herhangi bir bileşik koksidiyoza karşı koruyucu etkinlik gösterir. Koksidiyoz aşısı, bağırsaktaki Eimeria popülasyonunu en aza indirmek için bağışıklık sağlayabilir. Kimyasal antikoksidiyal ilaçlar ise, protozoanın enfekte enterosit içerisindeki yaşam döngüsünün belirli bir aşamasını inhibe edebilir. Geleneksel yaklaşımlara ek olarak, bilimsel araştırmalar bazı fitokimyasalların Eimeria türlerinin yaşam döngüsünü de kesintiye uğratabileceğini göstermiştir (Thangarasu ve ark., 2016).
Bir fitojenik yem katkı maddesinin (PFA) temel özelliklerinden biri, Eimeria türlerinin yaşam döngüsünün belirli bir aşaması üzerindeki önleyici etkisidir. Bazı uçucu yağlar ayrıca epitelyal hücre döngüsünün düzenlenmesi ile Eimeria türlerinin replikasyonunu en aza indirir. Epitelyal hücre ölümünün indüksiyonu, konakçı tarafından enterik patojenlerin neden olduğu enfeksiyonu sınırlamak için kullanılan bir savunma mekanizması olarak nitelendirilmiştir. Hücre ölümü ile hasarlı hücreler yok edilir ve persistan patojen kolonizasyonunu sınırlanır. Fitojenik yem katkı madde takviyesi ile epitel hücre döngüsü yukarı doğru regüle (upregulation) edilir; yani hücre gelişim oranında artış gözlenir. Ayrıca epitelyal yaralanmaların onarımı kolaylaşır. Bu katkı maddeleri, Eimeria türleri de dahil olmak üzere patojenlerin neden olduğu bağırsak geçirgenliğini azaltır.
Koksidiyoz için bir başka alternatif çözüm ise probiyotiklerin kullanılmasıdır. Probiyotik takviyesinin çeşitli patojenik bakteri ve parazitlere karşı koruyucu etkinliği artırdığı gösterilmiştir. Eimeria türlerinin önlenmesinde probiyotiklerin ve prebiyotiklerin rolü açıkça belirlenmemiş olsa da, sağlıklı bir mikrobiyotanın immün modülasyon etkisinin, Eimeria invazyonuna karşı rekabetçi dışlamanın ve enterosit döngüsünün yukarı regülasyonu ile kısa zincirli yağ asitlerinin üretiminin koksidiyozun önlenmesine katkıda bulunduğu tartışmasızdır.
Koksidiyoz zorluklarına karşı sinbiyotiklerin kullanımı
Bir sinbiyotik ürünün (PoultryStar®), koksidiyozun klinik belirtilerini önleme ve salinomisin ile tedaviye kıyasla ekonomik kayıpları en aza indirme noktasında etkinliğini değerlendirmek üzere
4 grup halinde 42 günlük bir deneme yapılmıştır (Tablo 1)
15. günde, negatif kontrol grubu dışındaki tüm kanatlılarda, yaklaşık 75,000 Eimeria acervulina, 25,000 E. maxima ve 75,000 E. tenella ookisti tespit edildi. Yem alımı, canlı vücut ağırlığı ve yemden yararlanma oranı (FCR) dahil olmak üzere performans parametreleri ölçüldü.
21. ve 42. günlerde, her bir kümesten üç kanatlı seçildi, ötenazi yapıldı ve koksidiyoz lezyonlarının varlığı ve derecesi açısından incelendi. Bağırsak kanalının üst, orta ve sekal bölgeleri, 0-4 arasında değişen ve enfeksiyon şiddetini gösteren Johnson ve Reid (1970) sistemi kullanılarak skorlandı. 21, 28, 35 ve 42. günlerde, ookist sayımı için her kümesten 10’ar taze dışkı örneği toplandı.
Sinbiyotik kullanan grubun performans parametreleri, pozitif ve negatif kontrol gruplarına kıyasla önemli ölçüde iyiydi, ancak salinomisin grubu ile benzerdi (Tablo2). Sinbiyotik grubunun kümülatif ookist saçılması salinomisin grubundan farklı değildi (Şekil 1). 21. günde bağırsak lezyon skorları, sinbiyotik ve salinomisin gruplarında benzerdi (Şekil 2).
Kanatlılarda sinbiyotik veya salinomisin takviyesi benzer etkiler gösterdi. Her iki gruptaki kanatlılar
daha az ookist saçtı ve daha az bağırsak lezyonu sergiledi. Rasyonlarında çoklu tür, konakçıya özgü
sinbiyotik (PoultryStar®) alan broylerler, genel FCR, ookist saçılması ve bağırsak lezyonları açısından salinomisin alan broylerler ile benzer seviyede performans gösterdi.
Makalenin orijinali Asian Poultry Magazine’de yayınlanmıştır.