Çoğu üretici en yaygın mikotoksinlerin farkında olmasına rağmen, birçoğu sürüleri üzerindeki potansiyel etkilerini hafife almaktadır.
Geçtiğimiz yıllarda genetik alanındaki gelişmeler, hem broylerlerde hem de yumurtacı tavuklarda üretim verimliliğini artırarak kanatlılara en verimli çiftlik hayvanı proteini kaynağı haline getirmiştir. Bununla birlikte, genetik gelişmeler kanatlı başına daha yüksek protein verimine yol açsa da, diğer zorluklar çok daha etkili hale gelmiştir. Bu zorluklardan biri de mikotoksinlerdir.
Mikotoksinler, sürü üzerinde çok büyük bir etkiye sahip olma potansiyeline sahiptir. Neyse ki kanatlı zincirindeki çoğu paydaş, mikotoksinlerin kanatlılarda üretim, bağışıklık ve bağırsak sağlığı durumu üzerindeki potansiyel olumsuz etkilerinin farkındadır. Ancak kümeslerdeki etkileri genellikle hafife alınmaktadır.
MİKOTOKSİNLER NEDEN HAFİFE ALINIYOR?
1. Genellikle subklinik seyreder
> Görünür akut ve doğrudan bir hastalık yoktur; sürüde günden güne önemli olumsuz etkiler yaşandığı görülebilir.
> Hayvan dahili olarak olumsuz bir etki yaşasa da broylerlerin yaşam süresi, klinik olarak semptomların ortaya çıkması için çok kısadır.
> Sürüdeki belirsiz subklinik sorunlara karşı koymak daha zordur. Bu nedenle net klinik konulara, potansiyel patojenlere veya beslenme rasyonlarındaki sapmalara odaklanmak ve daha somut olan sorunları çözmeye çalışmak daha kolaydır.
> Sürülerdeki periyodik hastalık salgınları, aslında mikotoksin kontaminasyonunun dolaylı semptomlarıdır. Aynı zamanda klinik hastalığın tetikleyicisi veya temel nedenidir.
Bununla birlikte, mikotoksinler, küresel olarak hayvan üretimindeki büyük mali kayıplara en çok yol açan konuların başında gelir.
Kolawole ve ark. (2020), ticari bir çiftliğin uzun vadeli değerlendirmesinde (18 ardışık deneme), mikotoksinler için AB tavsiyelerinin altındaki seviyelerde doğal kontaminasyonun FCR’de 2,5 puanlık artışa yol açtığını gösterilmiştir. Bu da mikotoksinlerin (fumonisinler, zearalenon, DON ve Diacetoxyscirpenol (DAS)) sinerjistik etkilerini ve ticari koşullarda düşük broyler performansının varlığını doğrulamaktadır.
2. Eksik ve yanlış mikotoksin testi
> Kümes hayvanları için son yem, birçok yem bileşeninden oluşur. Buğday, arpa veya yulaf gibi tek bir bileşenin testedilmesi, son yemdeki potansiyel mikotoksin yükünün tam resmini sergilemez.
> Hammaddeler sürekli olarak değil, geçici olarak test edilir ve aradaki partiler kontamine olabilir.
> Bir ELISA testi, yalnızca belirli bir besleme matrisi için uygundur. Örneğin, buğday, mısır veya diğer yem katkı maddeleri için kullanılıyorsa ve muhtemel riskler hafife alınıyorsa potansiyel olarak büyük test hatalarına sürükleyebilir.
> Mikotoksinlerin sahadaki hayvanları nasıl etkilediğini birçok faktör etkiler ve pratikte test edilen mikotoksinlerin tespit limiti yüksek ayarlanmış olabilir. Bu, söz konusu yem maddeleri ve türler için ‘yanlış negatiflik’ ile sonuçlanır. Diğer faktörler, hayvan tarafından test edilen yem maddelerinin alımını ve mikotoksinin intrinsik toksisitesini içerir.
> En yaygın mikotoksinler (örn., nivalenol, HT-2), yakın zamanda keşfedilen mikotoksinler (örn., moniliformin, beauverisin, alternariol) ve kendini maskeleyen mikotoksinler (örn., deoksinivalenol-3-glukozit) genellikle standart testlere dahil edilmemelerine rağmen ham yem maddelerinde yüksek kontaminasyon seviyelerine sahip olabilirler. Buna rağmen, yem bileşenlerinin toplam mikotoksin yüküne büyük ölçüde katkıda bulunabilirler.
> Özellikle trikotesenler grubunda A, T-2 ve ayrıca HT-2 yaygındır. Her ikisi de trikotesen B’den daha yüksek intrinsik toksisiteye sahiptir, ancak genellikle testlere dahil edilmezler (özellikle HT-2) (Grafik 1).
3. Yem örnekleme hataları
Mikotoksinlerin dağılımı tüm yem hammaddelerinde eşit değildir. Genellikle “sıcak noktalar” dağılımı vardır, bu nedenle labooral yüküne eklenmelidir.
> ‘Tespit Edilmedi (Not Detected-n.d.)’ sonucu, mikotoksin kontaminasyonu olmadığı anlamına gelmez, sadece konsantrasyonun tespit sınırının altında olduğunu gösterir. Bir numune için tespit limiti yüksekse (genellikle daha hızlı ve daha ucuz testlerde görülür), numunedeki potansiyel zararlı mikotoksinler gözden kaçabilir.
> Yüksek nem içeriğine sahip numunelerde, mikotoksin konsantrasyonları seyreltildikleri için daha düşüktür. Bu nedenle besleme yapılacak son yemin nem içeriği yüzdesini tespit etmek için yeniden hesaplanması gerekir (örn. %88 kuru madde).
LC-MS/MS’ye dayanan Spectrum 380® ve Spectrum 50® gibi çok hassas çoklu mikotoksin analiz yöntemleri, kümes hayvanları için yem bileşenlerinde veya nihai yemde çeşitli mikotoksinlerin oluşumuna ilişkin bilgimizi artırmaya yardımcı olur. Ayrıca, müşterilerin yem numunelerindeki mikotoksin yükü hakkında kapsamlı bir genel bakış elde etmeleri için değerli bir araçtır.
SONUÇ
Kanatlı sektöründe verimlilik, hastalık yönetimi ve önlenmesinde önemli ilerlemeler kaydedilmesine rağmen, genetik olarak yüksek verimli sürülerde, subklinik risklerin yönetilmesinde hala iyileştirmeye gerek duyulur. Kanatlı sektöründeki çoğu paydaş, mikotoksinlerin sürülerin üretimini ve sağlık durumunu bozabileceğini biliyor. Yine de, mikotoksin kontaminasyonunun subklinik görünümü, uygun testlerin zorlukları ve laboratuvar sonuçlarının yorumlanmasındaki zorluklar, mikotoksinlerin etkisinin hafife alınmasına yol açıyor.
Mikotoksinlerin olumsuz etkilerinin sıklıkla hafife alınmasının olası nedenlerini gözönünde bulundurmak, kanatlıların gerçek genetik potansiyeline ulaşmasını sağlar. Üretim verimliliğinin ve sağlık durumunun iyileştirilmesi de kanatlı üretiminde sürdürülebilirliğin artmasına katkıda bulunur. Bu, kümes hayvanlarını, dünyayı beslemek için daha da önemli, sürdürülebilir ve yüksek kaliteli bir protein kaynağı haline getirir.